Antikacılığın gözde adreslerinden biri olan İstanbul’un tarihi semtlerinden birinde, 44 yıldır bu sektörde hayallerini gerçeğe dönüştüren bir ustanın hikayesini sizlerle paylaşacağız. Sayın Mehmet Yıldız, sadece bir antikacı değil, aynı zamanda geçmişin melodilerini günümüzde yaşatmaya çalışan bir tutkunun ismi. Onun için her gramofon, yalnızca bir müzik aleti değil; kaybolmuş bir hikayenin, geçmiş bir aşğın anısı ve anıların sesi olarak değerlendiriliyor. İşte, asırlık gramofonları koruma sevdasıyla dolu bu derviş gibi hayat hikayesine birlikte göz atalım.
Mehmet Yıldız, antikacılık serüvenine 1979 yılında İstanbul’un yoğun trafiğinden uzakta, küçük bir dükkanda başladı. İlk zamanlarda antikaların sadece alım-satımını yapan Yıldız, zamanla bu eşyalara olan tutkusunu keşfetti. Yıldız, “Her eşya, içinde bir hikaye barındırır. Bizim işimiz, bu hikayeleri kendimizle buluşturmaktır,” diyor. Özellikle gramofonlara olan ilgisi ise, onun hayatının dönüm noktalarından biri oldu. 15 yaşında bir akrabasından hediye aldığı ilk gramofon, Yıldız’ın bu alanda bir tutku geliştirmesini sağladı.
Yıldız, bu zengin geçmişe sahip antika müzik aletlerini restore etmeye ve korumaya başladıkça, bir süre sonra gramofonlar hakkında kendisini derinlemesine geliştirmeye karar verdi. Onun için her gramofon, geçmişin melodilerini koruma görevi olarak görüyordu. Yıldız, “Bu müzik aletleri yalnızca geçmişin hikayelerini anlatmakla kalmaz, aynı zamanda onları dinleyen insana da geçmişin sıcaklığını hissettirir,” dedi. Böylece, Yıldız’ın dükkanı, antika meraklıları ve koleksiyoncular için bir kurtuluş noktası haline geldi.
Yıldız'ın dükkanında sıradan bir müşteri olarak girdiğinizde, sizi içeriye çekmenin yanı sıra, o zamana ait göz alıcı eşyaların arasında kaybolmaya hazır bir atmosfere adım atmış olursunuz. Ustalıkla restore edilmiş gramofonlar, raflarda sergilenirken, her biri yeni bir hikaye anlatmak için sırada bekliyor. Yıldız, yıllar içinde öğrendiği tekniklerle gramofonları sadece dış görünüşüyle değil, mekanizmasının da bakımını yaparak koruma altına alıyor. Yıldız, “Eski gramofonlar, zamanla mekanik aksamları bozulabiliyor. Ben, bu aksamları inceleyip, orijinal şekline uygun bir şekilde restore ediyorum,” şeklinde açıklıyor.
Mehmet Yıldız, müşteri memnuniyetini her zaman en üstte tutarak, onları sadece eski eşyalarla değil, aynı zamanda geçmişle buluşturmayı amaçlıyor. Müşterileriyle kurduğu bağlar oldukça sahici; her gramofonun geçmişinin kendilerine anlatılması, Yıldız’ın iş felsefesinde kutsal bir görev gibi. Dükkanının her köşesinde vaktiyle bulunmuş ve restore edilmiş parçalarla dolu olan bu mekan, aynı zamanda İstanbul’daki antikacılar arasında bir buluşma merkezi haline gelmiş durumda. “Bu dükkan, geçmişin kaybolmasına izin vermemek için açıldı. Her ziyaretçi burada bir şey öğreniyor ve benimle paylaştıkları anılarımla birlikte zenginleşiyor,” diyor Yıldız.
Mehmet Yıldız, 44 yılı aşkın süredir süren antikacılık kariyerinde, birçok koleksiyoner ve kutlama anısına sahip hikaye biriktirdi. Kimi zaman bir gramofonun kaybolmuş bir sevgiyi anlatmasını sağlarken, kimi zaman da bir müzisyenin gençliğini hatırlatan bir melodi olarak hayat bulmasına olanak tanıyor. “Bu gramofonlar, yalnızca müzik dinlemeyi değil, anı biriktirmeyi de sağlıyor. Her bakışta, her dinlemede geçmişe doğru bir yolculuk yapılıyor,” diyerek antikacılığın duygusal derinliğini vurguluyor.
Sonuç olarak, 44 yıldır süregelen bu yolculuk, bir antikacının sadece bir işi değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi. Asırlık gramofonlara olan özel ilgisi, hem geçmişe duyduğu saygının, hem de insanları bir araya getirme arzusunun bir göstergesi. Mehmet Yıldız’ın hikayesi, kendi geçmişimizi unutmadan, geleceğe tutunmanın ve anılarımızı yaşatmanın ne kadar önemli olduğunu bizlere hatırlatıyor. Antikacılığın sadece bir alışveriş değil, aynı zamanda kültürel bir mirasın korunması olduğunun altını çizen Yıldız’a, bu tutkulu yolculuğunda başarılar diliyoruz.