Oğuz Murat Aci'nin babası, son günlerde yaşanan olaylarla Türkiye’nin gündeminden düşmeyen genç evladının kaybı üzerine NTV’ye özel bir röportaj verdi. Oğuz Murat Aci, hayatını kaybettiğinde sadece 20 yaşındaydı ve ardında derin bir soğukluk bıraktı. Babası, yaşanan olayın ardından adalet arayışlarının sona ermediğini ve evlat acısının tarifi zor bir duygu olduğunu ifade etti. Olayın yaşandığı günden itibaren aile olarak yaşadıkları süreci ve adalet talebini daha geniş kitlelere ulaştırmak için verdikleri mücadeleyi detaylarıyla aktardı.
Oğuz Murat Aci'nin kaybı, aile fertleri ve çevresindeki dostları tarafından büyük bir üzüntüyle karşılandı. Genç yaşta hayatını kaybeden Aci'nin, özellikle sosyal medyada geniş bir destek bulması dikkat çekti. Babası, oğlunun son anlarını ve o süreçte hissettikleri derin acıyı dile getirerek, “Oğlumun hiçbir zaman unutmam gereken bir şeyi var; herkes onun ne kadar iyi ve yürekli bir insan olduğunu biliyor. Ancak bu travma, sadece bizi değil, herkesi derinden etkiledi” dedi. Olayın ayrıntılarına inen baba, gençliğin cesareti ve hayata olan bağlılığının, böyle bir durumda kaybedilmesinin toplumda bir boşluk yarattığını vurguladı. Aci’nin hayat dolu yapısının, onun kaybıyla birlikte derin bir sessizliğe dönüştüğünü ifade etti.
Baba Aci, röportajında, oğlunun kaybından sonra toplumsal adalet arayışının ne kadar önemli olduğunu özellikle vurguladı. “Oğlumun hayatı için adalet mücadelesi veriyoruz, ancak bu sadece bizim yaşadığımız bir durum değil. Bu, toplum olarak hepimizin sorunu” şeklinde konuştu. Adalet talebinin, sadece faili ya da suçluyu bulmakla sınırlı olmadığını, aynı zamanda bu tür olayların bir daha yaşanmaması için gerekli önlemlerin alınması gerektiğini ifade etti. “Gerçekten bu yaşananların bir daha olmaması için, bizim yaşadığımız bu acının başkaları tarafından da duyulmasını ve önlenmesini istiyoruz” diye ekledi. Oğuz Murat Aci'nin kaybı, bir çok insana ulaşan bir hikaye haline geldi. Sosyal medya üzerinden yapılan paylaşımlar, adalet arayışını daha görünür kıldı ve bu durum, birçok insanın dikkatini çekti. Toplumun, benzer olaylarla karşılaşmaması adına birlikte hareket etme ve ses çıkarma zamanının geldiği mesajı net bir şekilde verildi.
Babası NTV’ye yaptığı konuşmada, “Oğlum için verdiğim bu mücadelenin sadece kendi evladım için olmadığını biliyorum. Her birimizin bir gün benzer bir acıyı yaşamaması için bu yolu seçtim” dedi. Oğuz Murat Aci'nin kaybı, gençlerin toplumda nasıl bir değişimin parçası olabileceğini gösterirken, aynı zamanda ailelerin de yaşadığı kaygıları açığa çıkaran büyük bir hatırlatma oldu. Oğuz Murat Aci'nin hikayesi, sadece bireysel bir trajedi değil, aynı zamanda toplumsal bir çağrı olarak algılanmalı. Türkiye’nin halkı, bu durumu en iyi şekilde değerlendirerek, gençlerin güvenli bir ortamda yaşayabilmelerini sağlamak için bir yolu bulmalı. Adalet çağrısının ardından, seslerini duyurmak üzere örgütlenen birçok sivil toplum kuruluşu ve birey de bu duruma kayıtsız kalmadı. Özellikle kadınlar ve çocuklar için güvenli bir toplum talebi, günden güne artan bir ihtiyaç haline geldi.
Oğuz Murat Aci’nin kaybı, sadece onun hayatına mal olan bir olay değil; dolayısıyla bu durumun Türk toplumunu nasıl etkilediği üzerindeki tartışmalar da devam ediyor. Oğlu için tekrar tekrar adalet isteyen baba, yalnızca içindeki acıyı değil, toplumsal kutuplaşmayı, bir araya gelmeyi ve unutulmamak için mücadele etmeyi sağlamak adına yola çıktığını ifade etti.
Oğuz Murat Aci'nin babası, bu acı olayın, adalet arayışındaki kararlılıklarını ve toplumsal duyarlılıklarına dikkat çekmeye çalıştığını ifade ederken, ailemin ve toplumun yaşadığı derin acının bir an önce sona ermesi için umutlu olduklarını belirtti. “Belki benim oğlumun hikayesi, gelecekte başka evlatların hayatını kurtaracak bir dönüm noktası olabilir. Umut her zaman var, yeter ki sesimizi yükseltelim!” diye bitirdi. Bu acılı kaybın ardından geriye kalan, sadece bir aile bireyinin hatırası değil; aynı zamanda herkesin hayatına dokunan bir hikaye ve daha iyi bir toplum için verilen bir mücadele olarak kalıcılık kazanacak. Türkiye’nin vicdanı; bu yaşananların birer hatırlatıcısı olarak, sesini duyurmaya devam edecek.