Yemen, yıllardır devam eden çatışmaların ve insani krizlerin yanı sıra, son dönemde Suudi Arabistan ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasındaki gerginliklerin neden olduğu yeni bir tehdit ile karşı karşıya. Suudi Arabistan’ın liderliğindeki koalisyon güçleri ile BAE’nin desteklediği gruplar arasındaki sürtüşmeler, Bu durum, Yemen’deki zaten karmaşık durumu daha da ağırlaştırarak bölgeyi sıcak bir savaşa sürükleme riskini artırıyor. Yemen’deki çatışmalar yalnızca yerel dinamiklerle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda uluslararası güçlerin de ilgisini çekiyor. Her iki ülkenin askeri ve siyasi stratejileri, Yemen’in geleceğini belirlemede ciddi bir rol oynayacak.
Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, Yemen’deki çatışmalara müdahale ederek iki yıl önce Riyad'da düzenledikleri bir konferans ile büyük bir askeri koalisyon oluşturmuşlardı. Başlangıçta, bu işbirliği İran’ın Yemen’deki Husi milisleri üzerindeki etkisini azaltmayı hedefliyordu. Ancak zamanla, iki ülke arasında stratejik hedefler ve çıkarlar doğrultusunda büyük bir ayrışma yaşandı. Suudi Arabistan, doğrudan etkisi altında olan Yemen hükümetini desteklerken, BAE yerel milisleri ve ayrılıkçı grupları desteklemeye başladı. BAE’nin bu tutumu, Suudi Arabistan’ın Yemen üzerindeki kontrolünü tehdit ederken, iki ülke arasında gerilimleri de tırmandırdı.
Bu süreçte BAE, Yemen'in güney bölgelerinde daha bağımsız bir yönetim oluşumu hedeflemekteydi. Husi güçlere karşı savaşın ötesinde, yerel yönetimlerin kendi içinde güçlenmesini sağlamak üzere ayrı bir strateji izlemekteydi. Ancak bu durum, Suudi Arabistan’ın kendi çıkarları ile çelişiyor ve çatışmaların derinleşmesine sebep oluyordu. İki ülke arasındaki değil sadece askeri, aynı zamanda siyasi ve ekonomik yarış, Yemen halkının maruz kaldığı acımasız savaş koşullarını daha da ağırlaştırıyor.
Yemen’deki bu anlaşmazlık, bölgedeki daha geniş oyun planları ve güç mücadeleleriyle de ilişkilendirilebilir. Suudi Arabistan ve BAE’nin yanı sıra, İran’ın Husi milislerine verdiği destek ve bölgedeki diğer aktörlerin müdahaleleri, Yemen’in geleceğini daha da belirsiz kılmakta. Irkçılık, mezhepsel çatışmalar ve iç savaşla şekillenen bir tablo, ülkenin istikrarını tehdit etmekte. Savaşın uzaması, uluslararası güvenlik dinamiklerini de etkilemekte, bu da bölgedeki istikrarsızlığın artmasına yol açıyor.
Her iki devlet kendi çıkarları doğrultusunda hareket ederken, Yemen halkı, yaralanan altyapı, yetersiz sağlık hizmetleri ve artan açlık gibi sorunlarla başa çıkmaya çalışıyor. Bu sürdürülen çatışmalar ve gerginlikler, insani krizleri derinleştirirken, dünya kamuoyunun da dikkatsiz kaldığı bir durumla karşı karşıya kalmamız tehlikesini artırıyor. Uluslararası toplum, Suudi Arabistan ve BAE’nin dostluğunu korumak adına arabulucu olmaya yönelik temaslarını artırırken, Yemen halkı daha büyük bir çürüyüş ve belirsizlik içinde kalıyor.
Sonuç olarak, Suudi Arabistan ve BAE arasındaki anlaşmazlık, Yemen’i yalnızca iç meseleler açısından değil, aynı zamanda bölgesel senaryolar açısından da yeniden şekillendiriyor. Sıcak savaşın eşiğine gelen bu gerginliğin, bölgedeki diğer aktörler tarafından nasıl kullanılacağı ve Yemen halkının bu belirsizlikten nasıl etkilenmeye devam edeceği, dikkatle izlenmesi gereken bir durum olarak karşımızda duruyor.